Emin SAZAK ve Siyasal Yaşamı
Sazak ailesinin Türk siyasetinde önemli bir yeri vardır. Milli Mücadele'ye Cumhuriyetin ilk yıllarına uzandığımızda Emin Sazak'ı, sonraki yıllarda da oğlu, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin gelmiş geçmiş en başarılı bakanlarından Gümrük ve Tekel Eski Bakanı Gün Sazak'ı görmekteyiz. Gün Sazak'ın oğlu Süleyman Servet Sazak babası ve dedesi gibi siyaset yaşamında rol üstlenerek 21. Dönem Eskişehir Milletvekilliği yapmıştır. Emin Sazak'ın diğer oğlu Güven Sazak bilindiği üzere bir dönem Fenerbahçe Spor Kulübünün başkanlığında bulunmuştur. Ailenin büyükbabası Emin Sazak, CHP'de ve DP de milletvekilliği yapmış, ülkenin kalkınma hamlesinde aralarında Nuri Demirağ'ın da olduğu sayılı müteahhitlerden idi. Eskişehir'in Mihalıççık İlçesinden olan Sazak ailesinin Emin Sazak'ın yaşamına kısaca değinelim.
EMİN SAZAK'IN ÇOCUKLUĞU ve GENÇLİĞİ
Emin Sazak 1882 yılında Eskişehir'in Sazak köyünde dünyaya geldi. Babasının adı Hacı Abdurrahman Ağa, annesinin adı Havva, dedesinin adı da Hacı Hatip Ağa idi. Askerlik künyesinde bu sebepten dolayı Hatipoğlu yazıyordu. Sazakların çiftliklerinin temeli Emin Bey'in dedesinin zamanında atılmıştı. Babası da medrese ve çeşme yaptırılıp, bağları imar ettirdi. Almanlar tarafından yapılan demiryolunda taşeron olarak iaşe işlerini yaptı. Babasının bu çalışmaları ile çiftlikteki refah düzeyleri de arttı.
Emin Bey ilköğrenimine 1889 senesinde Kuyucak Medresesinde, Dağcı Köyü'nün imamı Hacı İbrahim Efendi'den okuma yazma dersleri alarak başladı. 1894 senesine kadar burada eğitimini sürdürdü. Arapça da öğrendi. Aynı sene içerisinde bu sefer babasının arzusu ile İstanbul'a Fatih Medresesine gitti. İlk sene derslerindeki başarısından sonra zaman ilerledikçe derslere olan ilgisi azalmaya başladı. Medrese eğitiminin onu istediği neticeye getirmeyeceğini düşünüyordu. Bu arada gençliğinin ilk devresinin oluştuğu o zaman dilimi içerisinde İstanbul'daki Ermeni Komitacıların eylemlerine tanıklık ediyor siyaset ilgisini çekiyordu. Ermenilerin eylemleri sebebi ile siyasete yönelmesinden sonra ilk olarak medrese eğitimi yerine modern eğitimin yaygınlaşmasını, dini eğitimin bile bu okullarda yeniden tanzim edilerek uygulanması gerektiğini düşünmeye başladı. Dönemin padişahı Sultan II. Abdülhamit'e sevgi beslemesine karşın ona bilhassa eğitim ve ermeni meselesindeki politikaları sebebiyle tenkit ediyor düşüncelerini deftere kaydediyordu. Çok geçmeden İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne üye oldu. Bu esnada medresedeki tahsiline başarılı bir şekilde başlamasına rağmen üçüncü senesinde zorlanmaya başladığını fark etti. Aklında Mekteb-i Mülkiye-i Şahane, yani Siyasal Bilgiler Fakültesi sayılan Mülkiye yatmakta idi.
Medrese tahsilinin üçüncü senesinde kaldığı medrese odasındaki arkadaşları ile de arası açıldı. Bu hoşnutsuzluk içerisinde Mülkiye imtihanlarına hazırlanmak üzere 1897 senesinin yazında babasına yazdığı mektupta çiftliğe yaz aylarında geri dönmeyip İstanbul da kalarak imtihanlara hazırlanmak istediğini belirtti. Babası önce Mülkiye sınavlarına hazırlanmasına bir şey demese de daha sonra yazdığı ikinci mektupta oğlunun imtihanlara girmeyerek Eskişehir'e gelmesini sert bir üslupla bildirdi. Babasının olumsuz tavrı üzerine Emin Bey, okul hayatını tamamen kopararak İstanbul'dan döndü. Ailesine, medrese eğitiminden istediği yere varamayacağını söyledi. Uzun tartışmalar sonuçsuz kaldı ve Emin Bey İstanbul'a dönmeyerek çiftlik işleri ile ilgilenmeye başladı.
Evvela çiftlik işlerinde, babasının borç alarak işlerini yürüttüğü Ermeniler 'in babasını dolandırdığını, yüksek faiz ile usulsüz borçlandırdığını fark ederek bunun önüne geçti. Gençlik yıllarını kaydederken asabiyeti üzerinde de duran Emin Bey hatıratlarında sık sık kavgaya karıştığını hatıratlarından öğrenmekteyiz. Bir mera davası sonucunda üç ay kadar mahpus yattı.
Kendi nitelendirmesi ile deli dolu gençlik hayatının sonunda 1904 senesinde civarın önemli şahsiyetlerinden olduğu anlaşılan Saraylı Mehmet Ağa'nın kızı Zeliha Hanım ile evlendi. Emin Bey'in kardeşi Habib Bey'de Zeliha Hanım'ın kız kardeşi Fatma Hanım ile aynı gün evlendi. Meşrutiyet'in ilanından sonra İttihat ve Terakki Cemiyeti içerisinde ilerleme imkanı da buldu. Çiftliğin o dönem Ankara'ya bağlı olmasından dolayı Ankara belediyesinde İl Genel Meclisi'ne seçildi. Yakın çevresinin isteği üzerine aday olmuştu ve artık siyasi yaşamı başlıyordu.
Ankara'da Donanma Cemiyet'inin kurucu üyesi oldu. Donanma Cemiyeti'nin haricinde Hilal-i Ahmer Cemiyeti'ne de üye oldu. Siyaset hayatına hızlı girmesiyle beraber bir ömür sürecek olan siyaset - iş adamlığı birlikteliği de başladı. 1917'de Kaza Ticaret Odası Başkanı oldu. 4 Ocak 1917'de babası vefat etti. Babasının vefatından çok önce işleri devraldığı için vefatı onun üzerinde üzüntünün ötesinde bir tesiri olmadı. Savaş sırasında iki ortakla beraber İtimat ve Terakki adında bir şirket kurdu. Birinci Dünya Harbi sırasındaki Ermeni Tehciri yasasının uygulanmasında bulunduğu için savaş sonrası Divan-ı Harbî Örfi ye verildi.
Savaşın kaybedilmesinde İttihat ve Terakki'nin uygulamaları ile Başkomutan Vekili Enver Paşa ve Cemal Paşa'da görüyordu. 5 Temmuz 1919'da hakkında tehcir yasası yüzünden tutuklama kararı çıkınca, önce Eskişehir merkeze indi. Oradan da İstanbul'a geçerek bir buçuk ay saklandıktan sonra Mihalıççık'a döndü. İstanbul'da saklandığı süre içerisinde basından takip ettiği mütareke sürecinde ülkenin geleceği açısından ümitsizliğe düştü. Mihalıççık'a döndükten sonra 14 Eylül'de Ali Fuat Paşa'dan ( Cebesoy) bir telgraf aldı. Bu aşamadan sonra Milli Mücadele'ye katılma süreci başladı.
MİLLİ MÜCADELE'DE EMİN BEY
Ali Fuat Cebesoy, 14 Eylül tarihli telgrafında Eskişehir'e geldiğini ve Sivrihisar dolaylarından Emin Bey'in de görüşme de hazır bulunması istediğini yazıyordu. Ali Fuat Cebesoy görüşmede Eskişehir in Sivas Kongresi Kararlarına bağlanmasını istediğini söyledi. Sivas Kongresi Kararlarına yerel yöneticilerin uymaması takdirinde yapılacakları izah etti. Eskişehir'in o tarihte bir İngiliz işgalinde bulunmasından dolayı, işgalinde nasıl sona erdirileceği hususunda çalışmaların o tarihteki görüşmede başladığı anlaşılmaktadır.
Emin Bey, İstanbul Hükümeti'nin politikalarından öteden beri rahatsız olduğu için, Cebesoy'un çağrısını hiç duraksamadan kabul etti ve kongre kararlarına bağlandı. Eskişehir'deki milli mücadele teşkilatının adı Teşkilat- Milliye idi. Bu oluşuma katıldı. İstanbul'da Damad Ferid Hükümeti'nin düşmesi üzerine hakkındaki yargılamanın da düşmesini umut ederken, bu sefer gıyabında idam cezasının çıkarıldığını öğrendi. Bunun üzerine Kuva-i Milliye'nin artık hakimiyeti sağladığı Eskişehir'de yargılanmayı düşündü ve Mutasarrıf Fatin Bey'e müracaat etti. 21 Ocak 1920'de yargılanması başladı. 23 Şubat günü mahkemenin üçüncü duruşmasında beraat etti. Mahkemenin ardından 2 Mart günü İstanbul'a geldi. 16 Mart'ta İstanbul'un işgali ve meclisin kapatılması üzerine tekrar Eskişehir'e döndü. Eskişehir'de kurucu meclis çalışmalarına katıldı. Çamzade Mehmet Efendi, Ohrili Eyüp Sabri, Beşir Efendi ve Hüsrev Sami Bey ile birlikte Eskişehir mebusu seçildi. 23 Nisan 1920'de Büyük Millet Meclisi'nin açılışında hazır bulundu. Meclisteki çalışmalarına yeni başlamıştı ki, Hilafet Ordusu adında kurulan bir kurumun Kuvva-i Milliye Hareketi'ne karşı Ankara üzerine yürüyeceği haberleri üzerine, seçim bölgesine döndü. Mihalıççık ve Sivrihisar'da bir müddet kaldıktan sonra Ankara'ya döndü.
Emin Bey, o dönemde İngilizler ile bir anlaşma yolunun izlenilmesi hakkında fikirleri olduğunu defterine kaydetmiştir. Daha sonra İnönü Savaşları ile Çerkez Ethem İsyanının bastırılması ile beraber ordunun mücadelesinin muvaffakiyetle sonuçlanacağına olan güveni arttı.
Sakarya savaşı öncesi 16 Temmuz 1921 günü Ankara'dan ayrıldı. Aynı tarihte Mustafa Kemal Paşa cepheye başkomutan olarak gidiyordu. Meclis bu yasayı çıkartırken Emin Bey'de olumlu oy vermişti. O gün çiftliğe uğradıktan sonra 18 Temmuz'da Mihalıççık'ta göçmenlerle ilgilendi. Sakarya savaşının zaferle sonuçlanmasından sonra çiftliğine tekrar giderek buradaki yunan tahribatını inceledi. Ardından meclise sunmak üzere geniş çaplı Sivrihisar ve Mihalıççık'taki yunan tahribatı hakkında rapor hazırladı.
Büyük Taarruz hazırlıkları sırasında Mustafa Kemal Paşa'nın Başkomutanlık süresinin üçüncü defa uzatılması görüşmeleri çok çetin başladı. Paşa'nın rahatsızlığı nedeniyle katılamadığı ilk gün görüşmelerinde süre uzatılmamıştı. Ertesi gün yasa tekrar görüşülmeye başladığında Meclis'te tekrar diktatörlük tartışmaları başladı. Muhalif ikinci grup Mustafa Kemal Paşa'nın daha önceki görev sürelerini uzatma görüşmelerinde diktatörlük eleştirisi üzerinden yasayı engellemeye çalışıyordu. Bu defa da ordunun taarruza hazır olmadığı tezi üzerinden yasanın uzatılmasını engellemeye başladı. Meclis görüşmelerinde söz alan Emin Bey, Mustafa Kemal Paşa'nın bu vakte kadar yaptığı hizmetleri düşünen birisinin onun amacının memleketi işgalden kurtarmaktan başka bir şey olmadığını, kaldı ki kendi elinde olsa Paşa'ya saltanatlık dahi verilmesinden hoşnutsuz olmayacağını vurgulayan bir konuşma yaptı. Görüşmelerin sonucunda Mustafa Kemal Paşa'nın Başkomutanlık görevi süresiz olarak uzatıldı.
Büyük Taarruz diğer vekillerin olduğunu gibi Emin Bey'in de hiç beklemediği bir anda gerçekleşti. Ordunun kesin zafer için uyguladığı gizlilik esasının neticesi olan bu şaşkınlık, süratle İzmir'in kurtarılması ile bir kat daha arttı. Milli Mücadele zafer ile sonuçlanırken bu süreçte 1922 senesinin 6 Nisan'ında annesi vefat etti. Ankara Hacı Bayram Veli'de annesi defnedildi.
Barış görüşmelerinin başladığı sıralarda ise Yunus Nadi ve Celalzade Nuri Efendi ile münakaşalara giriyordu. Batıcılık fikri üzerindeki dinî kaidelerin hafif olması yönlerini şiddetle tenkit ediyordu. Bu zamanla Mustafa Kemal Paşa ile de arasının açılmasına yol açacaktır. Nitekim 1923 senesinde Meclisin yenilenmesi için seçim kararı alındı. Emin Bey ikinci dönem için aday gösterilmedi. Aday gösterilmemesinin önemli sebebi, Eskişehir'den aday gösterilmek istenen Arif Bey'in adaylığına karşı çıkışı olarak gördü. Ardından Eskişehir'de 9 aday olarak seçimlere gidildi. Eskişehir'de 6'sının Mustafa Kemal Paşa tarafından gösterilen, üçünün de bağımsız olduğu adaylar seçime girdi.29 Temmuz 1923'te yapılan seçimlerde ilk defa bağımsız milletvekili olma sanını kazanarak tekrar seçimleri kazandı ve meclise geri döndü. Seçimlerden sonra C.H.F'ye resmen katıldı.
CUMHURİYET SONRASI VEKİLLİK ve İŞ ADAMLIĞI
Cumhuriyet'in ilan edildiği gün Emin Bey açık açık cumhuriyetten yana olduğunu açıkladı. 29 Ekim 1923 günü yapılan 46. Toplantı da gündem maddesi Cumhurbaşkanlığı seçimi idi ve Mustafa Kemal Paşa Cumhurbaşkanı seçilecekti. Lakin seçim ve görev süresi hakkında bir takım tartışmalar vardı. Cumhurbaşkanını halkın mı meclisin mi seçeceği ve her dönem mi yoksa belli bir yıl aralığı içerisinde mi seçileceği görüşülüyordu. Emin Bey görüşmelerde söz alarak Cumhurbaşkanı'nın her yeni meclis tarafından seçilmesi yönündeki mütalaalarını belirten bir konuşma yaptı.
Cumhuriyetin ilanından sonra tekrar kendini ticaret işlerine veren Emin Bey inşaat alanına ilk defa bu dönemde yöneldi. Cumhuriyet İnşaat Türk Anonim Şirketini kurdu. Ankara - Sivas demiryolu hattı üzerinde tünel ve köprü inşaatlarını yapmaya başladı. Firmanın mühendisliğini de Hakkı Behiç Erkin devam ediyordu. Demiryolları Genel Müdürlüğü binasının da yapımını Emin Bey üstlendi. Kısa zamanda elde ettiği müteahhitlik başarılarının ardından mecliste de posta ve telgraf, ziraat, ticaret komisyonlarında görev aldı. İnkılapları kendi hayatında uyguladı. Latife Hanım'ın Meclis'te dinleyici locasına gelmesinden dört sene sonra kendi eşini meclise getirdi. Şapka İnkılabı sonrası 1927'ye kadar değişik 64 konu da meclis kürsüsünde konuşma yaptı. Üçüncü dönemde bu kez Mustafa Kemal tarafından yeniden aday gösterilerek Eskişehir'den seçildi.
26 Ocak 1929'da birlikte çalıştığı mühendis arkadaşı Muhlis Bey'i de yanına alarak yurt dışı seyahatine çıktı. İnşaat hakkında yeni bilgiler öğrenmek için çıktığı bu seyahatte 56 günde Viyana, Paris, Berlin ve Budapeşte'yi gördü. Sanayi konusundaki gözlemlerini tamamladıktan sonra ülkeye döndü.
İsveçli Julius- Berger firmasının demiryolları ihalelerine girip kazanması üzerine bu grupla ortaklığa başladı. Demiryolu haricinde, çimento ve ispirto üretimine de başladı. 1929 sonrası ülkeyi de saran küresel bunalım sonrası işleri küçülmeye başlayan Emin Bey, ülkedeki kuraklığın da neticesi ile tekrar tarım faaliyetlerine ağırlık verdi.
Bu dönemde bilhassa demiryolu ve tarım meselesinde sık sık Başvekil İsmet Paşa ile anlaşmazlıklara düştü. Serbest Cumhuriyet Fırkası denemesinin yapıldığı günlerde halkta özellikle iktisadi alandaki bunalmadan dolayı bu yeni partiye kaymaların olabileceğini gördü.
Soyadı kanunu çıkarılınca kendisine çiftliğinin adını Sazak'ı soyadı olarak aldı. Dördüncü devre vekilliğini tamamladıktan sonra beşinci dönem olarak tekrar milletvekilliği seçildi. Dil çalışmalarının etkisiyle milletvekili kelimesi 'Saylav' olarak düzenlenmişti ve kendisine o dönemde imzalarını Saylav olarak attı. İş Bankası'nın kurulması ile Celal Bayar ile ahbaplığı başladı. Vekilliğinin beşinci döneminde İş Bankası'ndan aldığı kredi ile kereste imalatı işine girdi. Kısa bir zaman sonra ise demiryolu sektöründe yurt dışına açılmayı denedi. İlk olarak 1936'da İran'a Türkiye İran sınır demiryolu hattı ihalesine katıldı. Bir İran ve bir yunan firması ile ortaklık kurarak işi aldı. 1938'de Irak'a da gitti ancak akabinde ortaya çıkan İkinci Dünya Savaşı nedeniyle Irak'ın demiryolu yapımından vazgeçmesi üzerine orada iş yapma imkânı bulamadı.
Atatürk'ün hayata gözlerini yumduğunu günü defterine kaydederken minnet ve şükran duygularını aktardığını hatıratında görülebilmektedir. 1939 senesinde 6. Defa milletvekili oldu. Bu onun son CHP'den seçilmesi idi.
ÇOK PARTİLİ HAYATA GEÇİŞ, DP ve MP
İkinci Dünya Savaşı daha tamamlanmadan ülke de başlayan demokrasi rüzgarları sonucunda ülke de yeniden çok partili hayatın denenmesi yolunda sesler yükseliyordu. Daha önceki iki başarısız denemeden sonra İsmet İnönü'de sağlığında tekrar çok partili hayatın denenmesi arzusu içerisindeydi. 1944 yılının Aralık ayında Dünya dergisi, dünya savaşında totaliter rejimlerin batı demokrasilerine yenilmesi ile birlikte bu demokrasilerdeki rejimin tanıtılmasını amaçlayan tefrikalar yayınlamaya başladı.
Meclis içerisinde de muhalefet seslerinin yükselmesi aynı zamana denk gelmekteydi. Öncelikle 1944 yılı sonu bütçe oylamasına CHP içerisinden 5 hayır oyu çıktı. Bu beş oyun sahiplerinden dördü daha sonra dörtlü takrir olarak anılan önergenin altına da imza atan Celal Bayar, Fuat Köprülü, Refik Koraltan ve Adnan Menderes'ti. Beşinci oyun sahibi ise Emin Sazak'tı. Emin Sazak bütçe oylamasında hayır oyu vermesine rağmen kendisini yorgun hissetmekte ve muhalif oluşuma doğrudan girecek bir hamle de bulunmuyordu.
1945'te iş dünyasından tanıdığı ve arkadaşı olan Nuri Demirağ'ın Milli Kalkınma Partisi'nin kurulmasına rağmen Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ülke içerisinde demokratik yapı adına başını Celal Bayar'ın çektiği CHP içerisindeki müstakil grubun ayrılarak bir muhalefet partisi kurmasını istediği yönünde bir demeç verdi. Aynı sene Toprak Reformu olarak bilinen Köylüyü Topraklandırma Kanunu tasarısı meclis gündemine geldi. Adnan Menderes'in karizmasının ilk defa ülke sathında yayıldığı görüşmelerde Emin Sazak'ta söz aldı ve toprak reformunun miras yoluyla zaten ülkede gerçekleşme yolunda olduğunu söyledi. Adnan Menderes üslup bakımından daha da sertleşerek bu tasarıyı SSCB'deki kolhozlara benzetirken, Koraltan da bu yasanın Aliden alıp Veliye vermekten başka bir şey olmadığını tekrarladı.
Toprak Reformu görüşmelerinin ardından yaz aylarında gündeme getirilen Dörtlü Takdir ve onu izleyen ihraçların izlediği sürecin ardından Aralık ayında Celal Bayar'da CHP'den istifa etti. 7 Ocak 1946'da Demokrat Parti kuruldu. Kuruluşunun ilk günlerinden itibaren kamuoyundan destek gören Demokrat Parti'ye 5 Mart 1946'da Emin Sazak katılma kararı aldı. Demokrat Parti'ye geçiş kararının arkasında, İsmet İnönü'nün uyguladığı devletçilik politikasında özel sermayenin çalışma alanının iyice daraltması, toprak reformu kanunu, köy enstitüleri ve dörtlü takrir üyelerinin partiden ihracının olduğunu açıkladı.
Demokrat Parti'ye geçmesiyle beraber daha önce tekrar milletvekili adayı olmayı düşünmemesine rağmen bu fikrinden vazgeçti ve seçim çalışmalarına başladı. 1947'de yapılması planlanan seçimler bir sene öne alındığı için Demokrat Parti teşkilatlanma çalışmalarında vakit kaybetmek istemiyordu. 21 Temmuz 1946 seçimlerinde Eskişehir'den Emin Sazak DP listesinden seçimi kazandı ve son vekillik dönemine DP sıralarında başladı.
Demokrat Parti'nin Birinci Büyük Kongresinde Genel İdare Kurulu üyeliğine seçildi. Bu kongrenin hazırlanış aşamasında da tartışmalar olmuştur. Adnan Menderes ve Fuat Köprülü kongrenin İzmir'de toplanması yönünde görüş bildirirken Emin Sazak Ankara'da toplanması yönünde görüş bildirdi. Netice olarak Ankara'daki kongre de Hürriyet Misakı'nın maddeleri Emin Sazak tarafından benimsenmese de olumlu oy kullandı. DP içerisinde daha sonra 1947 Temmuz'unda Cumhurbaşkanı İnönü tarafından yayınlanan beyanname sonrası CHP'ye sert muhalefet edenlerin ılımlı olmaları yönünde Celal Bayar'dan gelen telkinlerin aksine Demokrat Parti İstanbul İl Başkanı Kenan Öner'in başını çektiği grup genel merkezi danışıklı dövüşmekle itham etti. Parti içerisinde Köprülü ile anlaşamayan Emin Sazak, Öner'e yakın durdu.
Nihayet Kenan Öner ve Osman Bölükbaşı'nın partiden ihracı üzerine Emin Sazak'ta 10 Mart 1948 günü Genel İdare Kurulu üyeliğinden istifa etti. Bunun üzerine o da 24 Mart 1948 günü DP 'den ihraç olundu. Mareşal Fevzi Çakmak'ın onursal başkanlığını yürüttüğü, Bölükbaşı ve Öner'in kurduğu Millet Partisi'ne katıldı ve 14 Mayıs 1950 seçimlerine Millet Partisi Eskişehir Milletvekili adayı olarak katıldı. 116.659 seçmenin oy kullandığı Eskişehir'de 4096 oy da kalarak seçimleri yitirdi. Seçimlerden sonra artık siyasi hayattan çekilme zamanı geldiğini düşünen Emin Sazak, Millet Partisi'nden ayrıldı. Siyasetten çekildiği tarihten vefat ettiği 22 Ocak 1960 tarihine kadar ticaretle uğraşmaya devam etti.